Zonguldak 1 Şubesi

Elin Oğlu Babasının Hayrına İş Görmez

Memur-Sen İl Temsilcisi ve Eğitim-Bir-Sen Şube Başkanımız Kamuran Aşkar, Kanal Z'de yayınlanan Sahne-i Siyaset programına konuk oldu. Dış politikadan pandemi sürecine kadar pek çok konunun konuşulduğu programda başkanımızın konuşmalarının satırbaşları şu şekildedir:

 Fransa Üzerinden Müslümanlara Sistemli Bir Saldırı Yapılıyor

Fransa’nın gerek Peygamber Efendimize karşı çirkin tavrı, gerek Müslümanları aşağılayıcı ifadeleri ve gerekse düşünce özgürlüğü adı altında Cumhurbaşkanımızı tahkir edici karikatürleri kendi acizliğini kapatma gayretinden başka bir şey değildir. Zira Fransa’nın sömürgesi konumunda olan ülkeler, uyanmakta, direnmekte ve kendi kaderlerine koşmaktadırlar. Türkiye gücü ve yaptıkları ile bu ülkelere model olmaktadır. Böyle olunca Batı ve Fransa çaresizleşiyor ve değerlerimize saldırıyor. Emperyalist Batı büyük bir batışa sürükleniyor. İsteseler de istemeseler de dünya eski dünya değil. Türkiye büyüyecek, Müslümanlar güçlenecek ve haçlı zihniyeti bir kez daha kaybedecektir. Allah Resulü onların basit ve bayağı ifadelerinin üstünden ufuk olmaya, umut olmaya devam edecektir.

Mutlu Azınlık Oluşturma İdeali Geçerliliğini Yitirmiştir

Sömürü güçleri ve emperyalist bağnazlık kendi sonunu hazırlarken bazı gerçekler de artık tüm dünyaca bilinir hale gelmiştir. Batının zulüm ve kandan beslenen dengesi bozulmaktadır. Batılı devletlerin oluşturduğu çete; mutlu azınlık oluşturma sevdasını ve idealini gerçekleştiremediği gibi kendi kanında, çaresiz idealizminde, ötekileştiren tavrında boğulup gitmektedir. Bizim değerlerimize sahip çıkmamız, emperyalizme başkaldırmamız; direniş ve dirilişe davetimiz aslında Batı’yı da kendinden başkasına kapalılaşmaktan, katılaşmaktan ve hakaret kültüründen kurtaracak yegane yoldur. Bu anlamda Memur-Sen onlara da bir ders vermektedir.

Gözyaşının Rengi Her Yerde Aynıdır

Memur-Sen’in kuruluşundan bugüne kadar olan eylemlilik sürecine bakıldığı zaman özellikle mazlum coğrafyalarla bütünleşme isteği içinde olduğu görülür. Filistin, Endonezya, Açe, Somali, Doğu Türkistan ve Karabağ bunlardan birkaçı. Kuruluş felsefemiz nerede mazlum varsa oraya uzanmak,  acıya ortak olmak, sese ses katmaktır. Önceliğimiz mazlumlara el uzatmaktır. Bu dün de böyleydi, bugün de böyle inşallah yarın da böyle olacaktır.

Milli Birliğimize Sahip Çıkıyoruz

Biz sadece şimdisiyle büyük bir millet değiliz. İsteseler de istemeseler de dünyada adalet ve güç birliğini sağlamış Selçuklu ve Osmanlıyız biz. Bugün bir İslam ülkesine gittiğimizde hâlâ Osmanlı olarak karşılanan insanlarız biz. Batı biraz da o yüzden hırçınlaşıyor bize karşı. Biliyor ki biz sadece İslam ülkelerinin değil tüm dünya halklarının umuduyuz.

Başkan adayı Amerika’dan doğru iç işlerimize karışma cüretini gösteriyor, yetmiyor siyasi olarak falancayı seçin deme küstahlığında bulunuyor. Fransa ve Hollanda, değerlerimize söz söylüyor. Almanya, fiili saldırılarda bulunuyor. Milletimizin birliğine, değerlerimize, insanımıza ve devletimize sahip çıkmak zorundayız. Bizim yaptığımız adına STK denilen kuruluşların acizliğini kapatmak, yıllardır onların yapamadığını yapmaktır. Vesayetin karşısında oluşumuz, sivilleşme ve sivilleştirme çabamız bütün dünyaya örnek olurken bizim olanı sahiplenişimiz de  STK tarihine not düşülecektir. Biz milletine, devletine ve değerlerine sahip çıkışın adıyız, Memur-Seniz biz.

Toplu Sözleşmeye De Toplumsal Sözleşmeye De Evet Dedik

Dönüp tarihe ve tarihî gerçeklere bakmak gerekiyor. Ülkemizde memur sendikacılığının nerelerden geldiği, kimler tarafından nasıl sevk ve idare edildiğinin çok iyi bilinmesi gerekiyor. Gayrıresmî başlayan memur sendikacılığımız ne yazık ki tabandan gelen bir hareket olarak var olamamıştır. Memur-Sen güçlenene kadar sendikacılık, millete rağmen millete karşı ittifaklar şeklinde gelişmiştir. Beşli çeteler hâlâ hafızamızdan silinmemiştir. Referandum sürecinde biz “Toplu sözleşmeye de toplumsal sözleşmeye de evet.” derken kendilerine STK diyen, sendika diyenlerin “istemezük”çülerin yaptıklarını unutmak mümkün değildir.

Biz masada olmayı değil, masada memur ve emeklilerimiz adına güçlü bir şekilde olmayı önemsedik. Toplu sözleşme olmayacaksa, yetkili sendika olarak kalmamızın bir önemi yok tavrımız memurların toplu sözleşme haklarına giden yolu açmıştır. Bu kazanım bile Memur-Sen’in neden önemli olduğunu göstermektedir. Daha gidilecek çok yol var farkındayız. Ama taraflı tarafsız herkesin söylediği gibi iyi ki Memur-Sen var. Çünkü Memur-Sen bir taban hareketidir.

Elin Oğlu Babasının Hayrına İş Görmez

Verdiğimiz bir demeçte Fransız okulları bir an önce kapatılmalıdır dedik. Çünkü ülkemiz kendine ait dinamikleriyle büyüyecek ve güçlenecektir. Zehir gibi beyinlerimiz var. Bu okullar bu beyinleri alıp işliyor, kendine mâl ediyor. Beyin göçünü durdurmaya bu okulları kapatarak başlamalıyız. Millet olarak başlattığımız millileşme hareketi beyinleri içerde tutarak amacına ulaşacaktır. Yerli ve milli ürünler ortaya koymak zorundayız. Fransa’ya posta koyacaksak, dünyaya kafa tutacaksak kendimiz olanla yapabiliriz bunu. Fransız okullarında yetişen çok zeki öğrencilerle değil. Tarım ve teknoloji bu çağın zarureti. Tarım ve teknoloji hamlelerimizi zeki beyinlerle gerçekleştirebiliriz.

Gümüş Motor, ASELSAN, SİHA vb hamlelerle gurur duyuyoruz. Dahası da gelecek inanıyoruz. Bunlar potansiyelimizin küçük birer göstergesi. Bu potansiyel yerli ve milli bir şekilde işlendiği zaman önümüzde kimse duramayacaktır. Bir de unutulmaması gereken bir husus da şudur: Elin oğlu Batı, babasının hayrına iş görmez.

Memura Siyaset Yasağı Kaldırılmalıdır

Her zaman her platformda söylüyoruz. Ülkenin en okumuş, en birikimli kesimi memurları siyasetten uzak tutmaya kalkışmak, siyasetin sığlaşmasından başka bir şey getirmez. Farklılıkların zenginlik olduğunu görmeli ve bir an önce memurların siyaset yasağını kaldırmalıyız. Kamuda çalışan işçi siyasete girebiliyor, memur giremiyor. Kamu çalışanları arasındaki bu bağnaz ve eşitlikten uzak tavrı yadırgıyoruz. Nasıl işçi siyaset yaptığında bir sıkıntı olmuyorsa memurun da siyasete girmesi sıkıntı doğurmaz. Zaten isteseniz de istemeseniz de onun bir siyasi bir görüşü var.

Kişi ve Kurumlar Eleştirilirken Sendikal Yapıya Zarar Verilmemelidir

 Hep söylüyoruz. Bizim eleştirilmemiz önemli değil. Ama haddi aşacak ifadelerle sendikalaşmaya zarar vermek asıl tehlikedir. Sendikaların hesap sorma mercileri genel kurullardır. Üye çıkar çatır çatır hesabını sorar. Beğenmiyorsa değiştirir. Eski dönem yok artık. Takip eden, sorgulayan, eleştirebilen bir üye var. Delege var. Hesap sormak, değiştirmek onun hakkıdır. Rekabet adına yapıyı hedef almak, kurumları itibarsızlaştırmak eski Türkiye’den kalma adetlerdir.

Emekli Memur-Senimiz Başlı Başına Bir Kazanımdır

Toplu sözleşmede memurun kazanımı direkt kamu emeklimize de yansıyor. Ama aldıkları maaş aynı değil. Çalışanla emekli arasında büyük bir gelir dengesizliği var. Memur-Sen’in yaptığı aylık araştırmaya göre memurumuz yoksulluk sınırının altında, emeklimiz açlık sınırının altındadır. Hal böyle olunca toplu sözleşme masasında emekli temsilcilerinin de olması gerekiyor. Emekli Memur-Senimiz  bu gayeyle kuruldu, Zonguldak’ta teşkilatlanma çabalarımız devam ediyor ve yakın zamanda güçlü bir teşkilatımız hak arama mücadelesine yerinden ve gereği gibi katılacak.

Eğitimde Paradigma Da Dahil Her Şey Değişti

Pandemi her şeyimizi etkiledi. Ancak eğitim en çok etkilenen alanlardan birini oluşturuyor. Alternatif bir eğitim sistemi olarak uzaktan eğitimi destekleyebiliriz ama asli unsur çocuğun okulla ve öğretmeniyle buluşmasıdır. Öğretmen geleceğimiz olan çocuklarımıza dokunuşunu bu yolla gerçekleştirebilir. Okullar bir an önce açılmalı, öğrenci okuldaki yerini almalıdır. Gelinen noktada uzaktan eğitim, biraz yüz yüze biraz uzaktan eğitim vb kavramlar okulu da, öğretmeni de, öğrenciyi ve veliyi de memnun eden bir sistem değildir. Dediğim gibi bunlardan yardımcı unsur olarak faydalanılabilir. Asıl olan çocuğun okulda olduğu bir sistemdir. Yetkililer bütün planlarını buna göre yapmalı, tedbirler buna göre alınmalıdır.

Bir başka husus:Ders, öğretmenin mahremidir. Süreç öğretmenle öğrenci arasındaki ilişkiyi ve mahremiyeti zedelemiştir. Bu öğretmenliğin ve eğitimin özüne aykırıdır.

İdarenin ve Öğretmenin Yükü İki Katına Çıktı

Her hafta bir program yapmak zorunda kalan idare; canlı ders, yüz yüze ders, sosyal platformlarla mesaisi iki katına çıkan ve buna rağmen ek dersini tam alamayan öğretmen, personel ve bütçe sıkıntısı çeken okullar bu süreçte akılda kalanlardır.  Yetkililerin acilen bütçe ve personel konusunu halletmeleri gerekmektedir.

Okulları Pandemiye Hazırla Ama Neyle?

Okulların açık olduğu dönemde idarecilerimiz veliyle, bölge esnafıyla vb. bir şekilde okulun ihtiyaçlarını karşılıyordu. Şimdi veli yok, esnaf dertli. İdarecilerimize talimat üstüne talimat yağıyor. Karşıla, ama neyle? Bütçe çok elzemdir. Öğrenci sayısına göre okullara bütçe verilmelidir. İdarecilerimiz kara kara düşünmekte. Onu alalım, bunu koyalım, şunu yapalım kabulümüz. Bunun için para da gerekiyor.

Sağlık Çalışanlarımız Mağdur Edilmiştir

Sağlık çalışanlarımız pandemi sürecinin kahramanları olmalarına rağmen mağdur edilmiştir. Devletimiz, sağlık çalışanlarının temel beklentilerini karşılama konusunda cömert davranmadığı gibi onları mağdur da etmiştir. Özellikle döner sermaye ödemelerinin tavandan yapılması pek çok sağlık çalışanımızın döner sermayeden yararlanamamasına zemin hazırlamıştır. Bir an önce hak kaybının önüne geçecek çalışmalar yapılmalı ve sağlık çalışanlarımıza hakları verilmelidir.