Korkutma Sendikacılığı
SERVET ÇÜMEN
Sendikacılık; çalışanın emeğine sahip çıkma, çalışanları memnun edecek gelire kavuşturma ve özlük haklarını savunma işlevi ile çalışmalarını devam ettiren yapılardır. Sendikalarda toplumun bir yapı olarak sosyal ve ekonomik politikalardan etkilenerek ve bir şekilde de bu politikalardan beslenerek güç kazanmış ya da güç kaybına uğramıştır.
Sendikalar bu güç kazanma ve kayıplarına göre tarihsel süreç içersinde farklı ideolojiler çerçevesinde yol alarak ‘’ücret sendikacılığı’’, ‘’toplumsal sendikacılık’’ ve ‘’hizmet sendikacılığı’’ gibi farklı yollarla hedeflerine ulaşmaya çalışmışlardır. Bunlardan bir ikisini de kapsayacak şekilde karma sistemler kullanan sendikalarda mevcuttur. Buna Eğitim Bir Sen’i örnek verebiliriz. Bir taraftan ücret sendikacılığı yaparken diğer taraftan hizmet ve toplumsal sendikacılığının ülkemizdeki ilk temsilcisi olmuştur. Kısaca bu sendika yapılarını incelediğimizde:
Çalışanların ekonomik kazanımlarını artırma yoğunluğuna ‘’Ücret Sendikacılığı’, toplumu her türlü etkileyen yoksulluk, yolsuzluk, ırkçılık, ayrımcılık, çevresel etmenler, insan hakları vb. olayları da kendinde hareket etme kabiliyetini gösterme yoğunluğuna ‘’Toplumsal Sendikacılık’’, çalışanlarına iş yaşamına bağlı olmaksızın kişilerin yaşamında her türlü yarar sağlayabilecekleri kazanımlar sunma, farklı organizasyonlardan hizmet alma, danışmanlık ve hukuki destek verme faaliyetinde olma ve bu şekilde sendikalaşmayı artırma kabiliyetini gösterme yoğunluğuna ‘’Hizmet Sendikacılığı’’ denmektedir.
Bu tarihsel sendika gelişim sürece son yıllarda ‘’korkutma sendikacılığı’’ da eklenmiş görünmektedir. Peki, korkutma sendikacılığı ne demektir?
Korkutma sendikacılığının temelinde tahammülsüzlük, kötüleme, iftira atma, ayrıştırma, karşılıksız empati isteme, ütopik söylemlerde bulunma, çalışanları yüksek beklentiler sonrasında ümitsizliğe sürükleme, ülke yönetimi ile rekabet ettiği oluşumları bir olarak göstererek taraf bulma ve çalışanları taraf olmaya zorlama, sosyal buhranlardan kazanım elde etme, çözümsüzlük üretme üzerine muhalefet oluşturma, söylemlerini sürekli siyasi bir ideoloji altından yürütme, seçeneksizleştirme düşüncesini üyelerine kabul etme yatmaktadır.
Korkutma sendikacılığının temelinde olan tahammülsüzlüğün otoriter sendika yapılanmasında yoğun olarak karşımıza çıkmaktadır. Sendikaca belirlenen standartların dışındaki kişilerin yönetim sürecinde olması fikir paylaşımı yapılması söz konusu değildir. Tahammülün sınırlarını ise yönetimde bulunan kişiler belirler ve bu konuda gündem oluşturulur. Oluşturulan bu gündemin dışında düşünülmesi kabul edinilmezdir. Oluşturulan gündem üzerine bilinmezlik, belirsizlik ve değişim korkutuculuğu empoze edilerek üyelerin bir arada kalması sağlanır. Alışılmışın dışına çıkmamak bu sendika için yapısını güvende tutmanın savunulmasıdır. Bu sebeple ki kendi görüşlerinden farklısını savunulmaz, reddedici karşı durulması gereken olarak gösterirler. Orta yol bulma, uzlaşma onlar için yoktur ki başka fikirsel kural ve isteklere tahammül edemezler. Öyle ki tüm çalışanlar için elde edilen kazanımın eksikliklerinden yola çıkarak kazanım sağlayanları kötüleyerek pirim yapmaya çalışırlar. Onlar için mükemmel vardır ve bunu şartlar ne olursa olsun gerçekleşmesi mümkündür. Geçmişte yapılamamış olmaları ya da yapamamış olmaları ileride yapamayacakları anlamına gelmemektedir. Tepkilerindeki ısrar ve aşırıcılık onların kenetlenme aracıdır. Bu ısrarlarını içinde bulundukları sistemi geliştirmek için değil sendikalarının korunması için yaparlar.
Korkutma sendikacılığının beslenme unsurlarından bir diğeri de iftira atmadır. Kendi sendikalarının içinde olmadığı dışarıda kaldıkları hiçbir çalışmaya güvenmezler, doğruluğuna inanmazlar. Kendi ruhları çerçevesinde niyet okuma yoluna giderek insanlarda şüphe oluşturarak üyelerine malzeme verme yoluna giderler. Malzeme vermenin en kolay yolu olarak da iftira atmayı görürler. Çünkü bu sendikacılık türünde gerçekleri olduğundan farklı göstermeye çalışmak, karşısındakini aldatmak, kandırmak ya da kafasını karıştırmak yolu ile gerçekleri çarpıtarak yansıtmak sendikacılığın doğasında vardır. Onlar için bir yerde yetkili bir siyasi ile rakip sendika varsa ve kendileri orada yoklarsa muhakkak bir çıkarcılık vardır. Çünkü kendileri mükemmeldir ve her işi onlar bilir. Özellikle kendi üyelerini ve daha da fazlası bütün toplumu kandırmak ve onları kendi politikalarını dayatmak açısından çarpıtmayı etkili bir siyasi söylem olarak benimseyen bu sendikalar üyelerini sürekli diri tutmaya çalışırlar. Bu şekilde iftira atmaktan da çekinmeyerek ortak konular üzerinde üyelerini birleşme kabiliyetine sahip olurlar.
Korkutma sendikacılığının bir özelliği de ayrıştırmayı iyi kullanabilmeleridir. Söylemde ayrışmanın tek sebebi karşıt sendika ve oluşumlar olsa da kendileri bu ayrıştırma çabaları ile beslenirler. Güç kaybetmemek için karşıt sendikalar sarı, yandaş, kardeş, yoldaş, satıcı sendikalar olarak gösterilir ve çalışanlara daha iyi bir yaşam için kendilerinin çözüm olduğu gösterilmeye çalışılır.
Bu tür sendikalar sürekli diğer sendikaları anlayışsız olmakla suçlarlar. Onlar için geçmişte yapılan veya kendilerinin yapmadıkları empatik düşünce, karşıt sendikalarca yapılmalıdır. Empati onlar için her zaman rakip sendikalardan başlamalıdır. Kendilerinin yaptıkları hatalar başka sendikalarca yapılmamalıdır.
Onlar için ülke şartının nasıl olduğu, sürecin nasıl ilerlediği önemli değildir, talep edilen şeyin elde edilmemesi gibi bir durum söz konusu değildir. Üyelerine sürekli yüksek beklenti hayalleri ile ümit ve umut aşılarlar. Bu aşılama temelinden hareketle çalışanlara öyle hayaller kurdururlar ki bu hayal onları bir taraftan bir arada tutarken diğer taraftan da bunun başarılamamasının sebebi olarak rakip sendikalar gösterilerek üye sayılarını korurlar veya artırırlar.
Siyasi yönetimlerle ile rekabet ettiği sendikaları bir olarak göstererek kendilerine taraf bulmaya ve çalışanları taraf olmaya zorlamaya çalışırlar. Diğer sendikaları iktidara yakın olmakla suçlayarak ya da farklı ideoloji temelli sendikaları belli bir siyasetin temelinde var olduğunu savunarak kendi ideolojilerini gizlemeye çalışırlar. Her sendika gibi alt yapısında bulunan ideolojik kimliklerini gizleseler de bu ideoloji ile hareket ederler. İdeolojilerindeki sendikal varoluşlarını hükümet karşıtlığı çerçevesinde birleştirerek hükümet karşıtı olan çalışanları kendi yanlarına alarak güç kazanmayı hedeflerler. Kendi ideolojileri dışındaki hükümetlerin her icraatına karşı çıkmak ve ülkedeki olumsuzluklardan kendisi dışındaki her oluşumu suçlayarak sendikasını güçlendirmeye çalışırlar.
Diğer sendikaların, sivil toplum kuruluşlarının veya iktidarların her türlü gelişme çabalarına karşı koyarak toplumun değişime karşı direnme gücünü arkalarına alarak çözümsüzlük üretme üzerine muhalefet oluşturma sendikacılığı yaparlar. Muhalefet etme ve karşı durma becerilerini sürekli kullandıkları için bu becerileri gelişmiş olduğundan tabanını kırılmalara ve ayrışmalara karşı koruyabilirler. Tartışmalarla özellikle güçlüye karşı gelme yolu ile üyelerine malzeme vererek, kendilerini sürekli gündemde tutarak sendikadan kopmaları engelleme becerisi bu sendikaların çok yüksektir.
Sosyal yıpranmaların olduğu süreçlerde özellikle ideoloji farklılıklarına rağmen sırf sendikasını bir arada tutma çabası, kendilerinin bu süreçte yönetime dâhil olabilme umutları gereği farklı görüşlerde olsalar da karşıt görüşlü yapılarla bir olma kabiliyetine bürünürler. Yeni anayasa gerekli değip sırf karşı görüşlü sendika veya siyasi irade de bu değişikliği savunuyor diye karşı durulabilir. Bunun için meydanlara akabilirler. Hatta öyle ki bu buhranlı süreçlerde fikirsel ve yapısal olarak bir araya gelemez denilen oluşumlarla aynı saflarda yer alabilirler. İnandıkları bir görüşün karşısında durabilirler.
Bu sendika yapılanması özellikle kendi üyelerine seçeneksizleştirme düşüncesini işleyerek çalışanların sosyal, ekonomik ve siyasal haklarını koruma adı altında çalışanlarının milli sevgileri temelinden kendi sendika bünyesinde üyelerini bir arada tutmaya çalışır. Onlar için diğer sendikalar ülke için zararlı olan ocu, bucu ve şudur. Kendilerinin neci oldukları hiç önemli değildir.
Sonuç olarak; kendi tabanını kaybetmemek için türlü senaryolar yazarak onlara yön vererek çözümsüzlük üretmek güdümüyle hareket ederek yapılan sendikacılık yerine güçlü sendikacılıklara ihtiyaç vardır. Çünkü ülkemize ait sosyal ve ekonomik göstergeler içinde, çalışanların yerinin insani standartlarla örtüşmeye ihtiyacı vardır. Bunu sağlayacak olan ise sendikacılığı bilimsel yapan ülkenin bekası ve çalışanlarının hakkı için çalışan güçlü sendikalardır. Sendikaların güçlü olması ise hem üye sayısının çokluğuyla, hem sağlam bir sendikal anlayışla, hem de üyelere sunulan hizmetlerin kalitesiyle ve sürekliliğiyle doğru orantılıdır. Dolayısıyla sendikalar için ilk hedef örgütlenmektir. Ancak bu örgütlenme korkutma örgütlenmesi olmamalı ülkenin çözülemeyen sorunlarına çözme amacında olmalıdır.