DEPREM -KADER- TAKDİR
Ülkemiz, çok ciddi riskler içeren bir deprem bölgesidir. Bilindiği gibi deprem, ne zaman olacağı belli olmayan ve gerçekleştiğinde çok ciddi sıkıntılara yol açan bir olaydır. Bu tür depremler, çok ciddi can ve mal kayıplarına neden olabilmekte; tarifsiz acılara sebep olabilmektedir. İnsanlar, çoğunlukla çaresiz, yetersiz ve aciz kalabilmektedir.
Elbette depremler, engellenemez oluşları itibarıyla doğaldır; ancak sonuçları açısından birtakım çözümler üretilebilir. Yani depremin zararları, elbette tedbir almak kaydıyla en aza indirilebilir. Bir olaya nasıl bakarsanız, öyle sonuçlar çıkarırsınız. Çıkardığınız sonuçlar, sizin için hayati anlamlar taşıyabilir.
Bu nedenle, deprem konusuna farklı bir bakış açısıyla yaklaşmak gerekir. Aslında deprem, doğanın ve tabiatın bir gerçekliğidir. Ancak bunun sonuçlarına müdahale edilebilir. Kaderci bir şekilde yaklaşıp tedbirleri almazsak, çok ciddi sonuçlarla karşılaşırız. Bu yüzden "deprem-kader" ilişkisine dikkatli bakmak gerekir.
Depremler, yeryüzünün yaşaması için bir zorunluluktur. Yeraltı sularının transferi, yeni kaynakların ortaya çıkması, yeryüzünde tükenen minerallerin tekrar yeryüzüne çıkması gibi süreçler için gereklidir. Yani depremler olmazsa, yeryüzü çok ciddi sorunlarla karşılaşabilir. Bu anlamda, yeryüzünün depremlerle yaşadığını söylemek mümkündür.
Maalesef insanlar, başlarına gelen kötü olayları savuşturmak için "kader" deyip geçmektedir. Bu bakış açısı, birçok hakikatin de üzerinin örtülmesine neden olur.
Kur’an-ı Kerim kadere nasıl bakar?
“ Kader” ve “takdir” kelimelerini içeren bazı ayetler şöyledir:
- “Biz her şeyi bir ölçü ile yarattık.” (Kamer, 54/49)
- “Biz şehirler arasında dolaşmayı çok takdir ettik.” (Sebe, 34/18)
- “Fakat karısının (suçlularla birlikte) oturanlar arasında olduğunu takdir ettik.” (Hicr, 15/60)
Toplumda süregelen bir tartışmadır bu. Bazıları buna “kader” deyip geçer; ancak aslında kader anlayışı biraz daha farklıdır. Kader, takdir ve ölçü aynı kökten gelir. Yani yeryüzünde bir ölçü, bir takdir vardır. Depremler, yeryüzünün varoluşsal kaderidir; engellenemez ve bir gerekliliktir. Zamanla bu ölçünün, diğer ölçülerle uyumlu hâle getirilmesi gerekir. Yani bu varoluşsal gerçekliğe uygun şekilde hareket etmek gerekir. Kısacası, Allah’ın kaderine ve takdirine uyumlu yaşamak gerekir. Asıl davranışın anlam kazanması da budur.
Yakın tarihte ülkemizde yaşanan depremler ve ölü sayılarına bakalım; bir de Rusya’da meydana gelen 8.8 büyüklüğündeki depreme... Elbette nüfus yoğunluğu, yapı stoğu gibi faktörler vardır; ancak yıkılan bina sayısının azlığı bile bize çok şey anlatmaktadır.
Elbette kazaya ve kadere iman gereklidir. Bu konuda bir sorun yoktur. Sorun, insanın da bu kaderin bir parçası olarak olaylarda bir etken olduğunu ve bu etkenliğin farkında olması gerektiğini bilmektir. Yani kadere iman, insanı olaylar karşısında oturup ağıt yakmak yerine, tedbir almaya yöneltmelidir. Asıl kader anlayışı; sorumluluğu bilmek ve buna göre önlemler almakla ilgilidir. Bu, toplumun tüm kesimlerinin sorumluluğudur. Felaketler karşısında oturup ağlamak ya da birilerini suçlamak yerine, gerekli tedbirleri almak gerekir. Örneğin, dere yatağına ev yapıp sonrasında “neden felaket oldu” diye yakınmak yanlıştır.
Dualar iki çeşittir: Birincisi fiilî dua, ikincisi kavlî/sözlü duadır. Depremin asıl duası; fay hattına ev veya bina yapmamaktır, yapı inşa etmeden önce zemin etüdü yapmaktır, çimentodan ya da demirden kısmamaktır. Depremin asıl duası, yapıyı bölge şartlarına göre inşa etmektir. Binanın altını dükkân, garaj ya da depo olarak kurallara aykırı biçimde kullanmaya izin vermemektir. Depremin asıl duası, denetimi eksiksiz yapmaktır. İnsan yaşamını tehlikeye atacak hiçbir duruma izin verilmemelidir.
Toplumda idari sorumluluk taşıyan yetkililer ise, insanların yaşam koşullarını tehdit eden tüm unsurlara karşı gerekli tedbirleri almakla yükümlüdür. Tabiatta meydana gelmesi muhtemel musibetlere karşı önlemler alınmalıdır. İnsan yaşamı kutsaldır ve hiçbir koşulda tehlikeye atılamaz. Bilakis, yaşanan her olayda derin hikmetler düşünülmelidir. Bu konulardaki ihmalkârlıkların kaderle ilişkilendirilerek örtülmesi ise asla kabul edilemez.
Kadere inanmak, afetler karşısında etkisiz ve edilgen olmayı kabul etmek değildir. Tabiatın da Allah’ın emrine teslim olduğunu düşünerek, tabiatla barışık yaşamak gerekir. Bu, insan-evren-Allah ilişkisinin mükemmel uyumunu gerektirir. Aslında “insan-evren tesbihi” dediğimiz şey de bu uyumun kendisidir.
TYY MARİF MODELİNE BAKIŞ
GELECEĞİN EĞİTİM SÜREÇLERİ
Anlam Dili Kurmak
Sanayi Sonrası Toplum
MODERN / EĞİTİMİN / AÇMAZLARI?
İSLAMA FOBİ NE DİR ?
BOZUK DİN ALGISI
DİNDAR NESİL YETİŞTİRMEK
EKMEK KÖMÜR ADALET
BİR VEDA NIN ANATOMİSİ?
KUDÜS'Ü İÇİMİZDE BÜYÜTMEK?
VE YALNIZSIN
Allah aşkına vurma Musa annesini emiyor!?
KADER GECESİ
ESKİ TÜRKİYE Mİ? YENİ TÜRKİYE Mİ?
İSRAİL NEDEN BU KADAR SALDIRGAN?
Ramazan?
KURAN ŞİDDETİ ÖNERİR Mİ?
BAHÇE/ ŞİRKET SAHİP
TAKVA- FUCUR ARASINDA İNSAN
Toplumsal Adalet
ODTÜ/DÜDTÜ AÇIKLAMSINA YANIT
SURİYE'DEKİ HESAPÇILAR
GEZİ PARKININ ALTYAPISI
DERİN GEZİ
GEZİ PARKIGEZİ PARKININ ARKASINDA NELER VAR ??????????????
PARK GEZİSİ
EĞİTİM SİSTEMİMİZ
EMPERYALİZM NEYİMİZ OLUR
İBADET VE SOSYAL HAYAT (NAMAZ) ???????????
İTİRAZ
SURİYE YANIYOR (2)
SURİYE YANIYOR
Kapitalizmin Temelleri
İSLAM MEDENİYETİNİN GELECEĞİ ????????
KUR’AN’DA ÜÇ TERİM: EMEK, AÇLIK, YOKSULLUK
DİN EĞİTİMİN TEMEL PARADİGMALIRI?
Hoş Geldin Ey Ölüm.
DEPREM -KADER- TAKDİR
Makaleleriniz Artık Burada
Eli Öpülesi Öğretmenler
GÜNAYDIIIIIIIIN ÖĞRETMENİM!
TEŞEKKÜRLER
Toprak Medeniyeti
Korkutma Sendikacılığı
Konuşan Fotoğraf
Çanakkale-Gazze Hattında İnsan-ı Kâmili Aramak
Bizimle canlanacak nice umutlara doğru
Destansı Yürüyüş, Umudun Zaferi, Birliğin Gücüyle Büyüyen Başarı Hikâyesi
Psikopatik zevzeklerin kuru gürültüsü
Re’sen Atama Hangi Aklın Kârı
Yükseköğretimi Dönüştüren Çağrı: Bir Kongrenin Ardından